Daha İyi



     Yine her geceki gibi sahildeyim, yürüyorum. Zaten pek de sık olmayan sokak lambalarından birkaçı da bozulmuş. Buna rağmen Ay bu gece öylesine parlak ki, zararı pek de dokunmuyor bu durumun. En azından önümü görebiliyorum, bu da bir şeydir. Deniz ise çok dalgalı bugün. Neden bilmiyorum. Rüzgar da pek şiddetli değil halbuki. İlginç. Kayalara vuran dalgalardan arada bir ben de nasibimi alıyorum. Hafif hafif ıslatıyor sol tarafımı. Hoşuma da gidiyor bu durum. İşte yine onlar. Benim gibi her akşam yürüyüşe çıkan çiftler kol kola karşıdan geliyorlar. İki hafta öncesine kadar dikkatimi bile pek çekmeyen bu tablo beni iyiden iyiye rahatsız etmeye başladı. Nedenini sormayın dostlarım. E biliyorsunuz işte... Neyse bankım işte orada. Umarım kimse oturmamıştır. Hafif bir karartı var sanki pek seçemiyorum. Biri mi oturuyor ne. Neyse öğreniriz. Rauf bey yine köpeğini dolaştırmaya çıkartmış. Bu yaştan sonra hala kız düşürmek için mi yoksa köpek sevdasından mı bilmiyorum her akşam bu saatlerde onunla birlikte yürüyüşe çıkıyor. Kendinin bileceği iş ne diyelim.
     Nihayet bankıma ulaştım ve tahminimde yanılmamışım. Genç bir bayan sakince oturmuş  denizi seyrediyor. Müsaade isteyip yanına oturdum. Elimdeki starbuckstan aldığım kahveyi yudumlaya yudumlaya yaklaşık yirmi dakika denizi seyrettim. Neden bilmiyorum ağzımı açıp tek bir kelime konuşmak istemiyorum. Yandan bakınca eski bir sevgilimi hatırlatıyor, belki de ondan çekiniyorum. Rüzgar yavaş yavaş şiddetlendi. Saçları yüzüme daha çok değmeye başladı. Kahretsin ki parfümü çok güzel. Ama bu durumdan memnun olduğum pek söylenemez. Neden bilmiyorum ama bu kadından hoşlanmamam gerektiğini hissediyorum. Rahatsız olduğumu fark etti sanırım. Saçlarını toplayıp diğer yanına attı. Gözlerimin içine baktı ve "Afedersin" diyerek gülümsedi. Tenezzül edip yüzüne bile bakmıyorum. Neden bilmiyorum. Gözlerimi sabitlemiş amansız dalgalara derin derin düşünüyor gibi yapıyorum. Bu rolü pek iyi yapamıyor olacağım ki öne doğru hafifçe eğilip "Bugün pek de neşelisi değilsin galiba... Nevzat..." dedi. Şaşkın bir şekilde döndüm. Evet oydu. Fakat Neden? Nasıl? Ayağa kalktım ve hızla yürümeye başladım. "Şimdi de böyle mi kaçıyorsun. O uçağa binerken de bu kadar aceleyle binmiştin herhalde" diye bağırdı arkamdan. Durdum. Arkamı dönemedim. Dönsem ne söyleyecektim ki. Nasıl bakardım o gözlere bir daha. Haklıydı çünkü. Yirmi yıl önce birden bire onu bırakıp başka bir kadınla Amerika'ya gitmiştim. Ne diyebilirdim. Koşup yanıma geldi. Beni kolumdan tutup çevirdi. Gözlerime öyle bir baktı ki o bakışları görmemek için kör olmayı diledim. "Konuşsana bir şeyler söylesene" diye bağırdı yüzüme. Birden "Ne diyebilirim ki. "Her şeyi senin için yaptım" "Her zaman seni sevdim inan bana" desem inanır mısın sanki?" dedim. Kelimeler ağzımdan boşaldı resmen. Tek bir tanesini bile bilinçli söylemediğim kelimeler tüm duygularımı açığa vurdu. O ise tek bir kelime etmeden arkasını döndü ve gitti. Neydi bu şimdi. Noldu birden?
     Lanet olsun telefonum çalıyor. Telefonu açmak için biraz uzaklaşmasını bekliyorum. İşte... İşte sevgili karıcığım arıyor... Hani demiştim ya... Demiştim ya iki haftadır canım sıkkın diye... İşte belki de bu telefon tüm sıkkınlığımı giderecek telefondur. "Efendim karıcım" diye açtım telefonu. Kısa bir sessizlikten sonra "Ben de seni seviyorum" dedi. Ama ses çok net gel... Olamaz... Arkamı döndüğümde göz yaşları içinde bana bakan sevgili eşimi görüyorum. Titrek bir sesle "Ho... hoşçakal" dedi. Dönüp arkasını gitti. Bense öylece kaldım. Elimdeki kahveden bir yudum aldım. Kenara koydum. Sırt üstü uzandım. Gökyüzünü seyretmeye başladım. Artık üstümdeki kıyafetler, yanımda duran kahve ve bu gökyüzünden başka hiçbir şeyim yok. Ama böylesi daha güzel, daha iyi...

Yorumlar

  1. ahmet ümite kayan bir anlatım..Nevzat ismi de buradan geliyo olsa gerek.daha iyi olacak.

    YanıtlaSil
  2. nevzat ismi tamamen o an aklıma geldi kesinlikle esinlenme değil, teşekkürler bu arada ;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder